Arama sonuçlarınız

  1. D

    gönlünce

    gönlünce zarf, (gönlü'nce) Dileğine uygun olarak: "Ama resimli reklam filmleri çizmeye ayrılmış saatlerinden pek azı, ona gönlünce çalışmak için kalıyor." - Yusuf Ziya Ortaç
  2. D

    gönül

    gönül, -nlü 1. isim Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı: "Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi." - Orhan Seyfi Orhon 2. isim, mecaz İstek, arzu: Okumaya gönlün var mı?
  3. D

    gönüldaş

    gönüldaş isim Duyguları aynı olanlardan her biri, candan dost.
  4. D

    gönüldaşlık

    gönüldaşlık, -ğı isim Gönüldaş olma durumu.
  5. D

    gönüllendirmek

    gönüllendirmek -i Gönüllenmesine sebep olmak.
  6. D

    gönüllenmek

    gönüllenmek nesnesiz Gücenmek, darılmak, alınmak.
  7. D

    gönüllü

    gönüllü 1. sıfat Bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen: "Yabancı dil bildiği için de Kore'ye gönüllü olarak göndermeye kalkmışlardı." - Çetin Altan 2. sıfat Çok istekli: "Bu ilginç resimden yola çıkarak yaratacağı öykünün içine gönüllü olarak balıklama daldı."...
  8. D

    gönüllüce

    gönüllüce 1. sıfat Biraz gönüllü. 2. zarf (gönüllü'ce) Biraz gönüllü olarak.
  9. D

    gönüllülük

    gönüllülük, -ğü isim Gönüllü olma durumu.
  10. D

    görevsel

    görevsel sıfat Göreve ilişkin, görevle ilgili.
  11. D

    görevsiz

    görevsiz sıfat Bir görevi bulunmayan.
  12. D

    görgü

    görgü 1. isim Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye: "İçinde yaşadığımız aynı çevre, aynı görgü, beni tamamıyla onlara benzetmiyor." - Osman Cemal Kaygılı 2. isim Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim: "Bu...
  13. D

    görgücülük

    görgücülük, -ğü isim, felsefe Deneycilik.
  14. D

    görgülenmek

    görgülenmek nesnesiz Görgülü duruma gelmek.
  15. D

    görgülü

    görgülü sıfat Görgüsü olan: "Bildiğini iyi bilen, görgülü, kendine güveni tam olan bir erkekti." - Necati Cumalı
  16. D

    görgülüce

    görgülüce zarf, (görgülü'ce) Görgülü bir biçimde.
  17. D

    görgüsüz

    görgüsüz sıfat Görgüsü olmayan: "Mağazalar, görgüsüz yeni zenginlerin zevklerine uygun yemek odası takımları ile doldurmuşlardır vitrinlerini." - Necati Cumalı
  18. D

    görgüsüzce

    görgüsüzce 1. sıfat Görgüsüz bir biçimde olan: "Bundan ötürü de hâllerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir durum sezilir." - Haldun Taner 2. zarf (gözgüsü'zce) Görgüsüz bir biçimde.
metal işleme
Üst