Arama sonuçlarınız

giyinik sıfat Giyinmiş olan: "Yarınlara güvenen sımsıkı giyinik / Gövdelerde eğreti / En süslü giysiler" - Behçet Necatigil

giyinmek 1. nesnesiz Giymek, kuşanmak: "Herkes siyahlar giyinmiş." - Ahmet Ümit 2. -de Giysiyi belli bir yerden almak veya belli bir yerde diktirmek: "Hepsi terzi Mir'de giyinirlerdi." - Ömer Seyfettin 3. -e, mecaz Ağır bir söze veya davranışa, sesini çıkarmadan içerlemek.

giyiş isim Giyme işi.

giyit isim Giysi.

giymek, -er 1. nesnesiz Örtünüp korunmak için bir şeyi vücuduna geçirmek: "Kapalı çarşı zevkine göre alafranga sayılabilecek bir entari giymişti." - Orhan Veli Kanık 2. nesnesiz, mecaz Ağır söz veya hakareti, küçültücü davranışı ses çıkarmadan dinlemek: Biri ağzına geleni söyledi...

giyotin Fransızca guillotine 1. isim, eskimiş Fransa'da ölüm cezasına çarptırılanların başını kesmek için kullanılan araç. 2. isim, eskimiş Basımevi vb. yerlerde kâğıtları kesmek için kullanılan araç.

giysi isim Her türlü giyim eşyası, giyecek, elbise, kıyafet, esvap, libas, urba: "Hanımlar tatil köylerinde son moda giysiler giyiyorlar." - Çetin Altan

giz (I) isim Sır: "O gün çözer gibi olmuştu Kütahya çinilerindeki dipdiri renklerin gizini." - Necati Cumalı giz (II) isim, denizcilik Yelken gemilerinde mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni.

gizem isim Sır.

gizemci sıfat, felsefe Gizemcilik yanlısı olan, ilahiyat veya gizemsel yaşamla uğraşan, mistik: "Günün belirli saatlerindeyse ezan sesi gizemci yönsemelere çağırıp durur." - Selim İleri

globalleştirmek -i Küreselleştirmek.

glokom isim, tıp, (l ince okunur), Fransızca glaucome Karasu.

glokoni isim, jeoloji, (l ince okunur), Fransızca glauconie Koyu yeşil renkli, hidratlı doğal demir ve potasyum silikat.

glüten Fransızca gluten 1. isim Katı cisimlerin parçalarını birbirine yapıştıran bir tür madde. 2. isim, kimya Tahıl unlarından nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan albüminli madde.

gnays isim, jeoloji, Almanca Gneiss Kuvars, mika ve feldspattan birleşmiş kayaç.

goblen Fransızca gobelin 1. isim Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme. 2. sıfat Bu tür işlenmiş (kumaş).

gocuk, -ğu Bulgarca 1. isim Tek parça hayvan postundan yapılan ceket: "Atını bir direğe bağlar, gocuğunu kafasına çeker, uyurdu." - Sait Faik Abasıyanık 2. isim İçi kürk, pelüş vb.nden yapılan kalın ceket: "Üst baş direğinden gocuğunu, papağını aldı, çizmelerinin kenar kürklerini...

gocuklu sıfat Üzerinde gocuğu bulunan: "Ahır tarafına giden gocuklu ve aba tozluklu kâhyama seslendim." - Refik Halit Karay

gocunmak 1. nesnesiz, -den Bir şeyden alınmak: "Kendiliğinden oluşuveren rol dağılımı çiğnenmediği müddetçe kimse kimseye gocunmuyordu." - Elif şafak 2. nesnesiz, -den Çekinmek, kaçınmak.

godoş isim, Ermenice Pezevenk.