Arama sonuçlarınız

  1. SeyyaH

    Aşiret düğününde geline bir kilo altın, damada ise 100 bin lira takıldı

    İstanbullu Meryem Aydemir, burada tanıştığı şırnaklı Cüneyt Aydemir ile Beytüşşebap ilçesinde 3 gün 3 gece süren düğünle dünyaevine girdi. Aşiret düğününde geline bir kilo altın, damada ise 100 bin lira takıldı. Meryem ve Cüneyt Aydemir çifti İstanbul’da tanıştı. Bir süre flört eden çift...
  2. SeyyaH

    ihtiyar

    ihtiyar (I) Arapça i?tiy?r 1. sıfat Yaşlı, kocamış olan, pir (kimse), genç karşıtı: "Bir gün odama kızgın bir ihtiyar girdi, elindeki bir tomar kâğıdı neredeyse fırlattı masama." - Ayşe Kulin 2. sıfat Cansız, sönük: "Genç olmasına karşın bakışları çok ihtiyardı." - Ayla Kutlu 3...
  3. SeyyaH

    ihtiyari

    ihtiyari sıfat, eskimiş, (ihtiya:ri:), Arapça i?tiy?r?
  4. SeyyaH

    ihtiyarlamak

    ihtiyarlamak 1. nesnesiz Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, kocamak: "İnsan ihtiyarlayınca bir sürü manasız şeylerle farkında olmadan meşgul oluyor." - Ahmet Muhip Dranas 2. nesnesiz İhtiyar görünüşü almak, ihtiyar görünmek: "Ağlamaktan gözleri şişmiş, zavallı yüzü on sene birden...
  5. SeyyaH

    ihtiyat

    ihtiyat (ihtiya:tı), Arapça i?tiy?? 1. isim Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranma, sakınma. 2. isim Gereğinden fazla olup saklanan şey, yedek: "Tüpte kalan iki üç taneyi de yol ihtiyatı olarak zorla kendisine kabul ettirdim." - Reşat Nuri Güntekin
  6. SeyyaH

    ihtiyaten

    ihtiyaten zarf, eskimiş, (ihtiya:ten), Arapça i?tiy??en Her duruma, her ihtimale karşı, ilerisini düşünerek: "Bu son rolü, ihtiyaten, büyük çıngarın kopacağı güne sakladı." - Nezihe Araz
  7. SeyyaH

    ihtiyati

    ihtiyati sıfat, eskimiş, (ihtiya:ti:), Arapça i?tiy??? İlerisi düşünülerek yapılan.
  8. SeyyaH

    ihtiyatkâr

    ihtiyatkâr sıfat, eskimiş, Arapça i?tiy?? + Farsça -k?r İhtiyatlı: "Daha ihtiyatkâr olan gazete sahiplerinde biraz tereddüt vardı." - Falih Rıfkı Atay
  9. SeyyaH

    ihtizaz

    ihtizaz (ihtiza:zı), Arapça ihtiz?z 1. isim, eskimiş Titreşme, titreşim. 2. isim, eskimiş, fizik Titreşim.
  10. SeyyaH

    ihvan

    ihvan çokluk, (ihva:nı), Arapça i?v?n 1. isim, eskimiş Yakın dostlar, arkadaşlar. 2. isim, eskimiş Aynı okul veya tarikattan olan kimseler.
  11. SeyyaH

    ihya

    ihya (ihya:), Arapça i?y?? 1. isim, eskimiş Yeniden canlandırma, diriltme. 2. isim, eskimiş Çok iyi duruma getirme, geliştirme, güçlendirme. 3. isim, eskimiş Yeni bir güç, umut, erinç verme.
  12. SeyyaH

    ihzar

    ihzar isim, eskimiş, (ihza:rı), Arapça i???r Hazırlama, hazır etme.
  13. SeyyaH

    ihzari

    ihzari sıfat, eskimiş, (ihza:ri:), Arapça i???r? Hazırlık niteliğinde olan, hazırlayıcı.
  14. SeyyaH

    ikame

    ikame (ika:me), Arapça i??me 1. isim, eskimiş Yerine koyma, yerine kullanma. 2. isim, eskimiş Ayağa kaldırma, ayakta durdurma. 3. isim, eskimiş Ortaya koyma. 4. sıfat, eskimiş Yerine konulan, yerine geçen.
  15. SeyyaH

    ikâmet

    ikamet isim, (ika:met), Arapça i??met Bir yerde oturma, eğleşme.
  16. SeyyaH

    ikâmetgâh

    ikametgâh isim, (ika:metgâ:hı), Arapça i??met + Farsça -g?h Konut.
  17. SeyyaH

    ikaz

    ikaz (i:ka:zı), Arapça ???? 1. isim Uyarma, uyarı, dikkat çekme, ihtar, tembih. 2. isim, eskimiş Uyandırma.
  18. SeyyaH

    ikbal

    ikbal, -li (ikba:li), Arapça i?b?l 1. isim Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu: "Aşk ile ikbal ile bahtiyar oldum diye / Hangi gafil sevinir, hangi şair yükselir?" - Enis Behiç Koryürek 2. isim, tarih Odalık. 3. isim, eskimiş İstek, arzu: Çaya ikbal yok mu?
  19. SeyyaH

    ikdam

    ikdam isim, eskimiş, (ikda:mı), Arapça i?d?m Gayretle çalışma, sürekli uğraşma.
  20. SeyyaH

    ikebana

    ikebana isim, (ikeba'na), Japonca Belli kurallara göre yapılan çiçek düzenlemesi.
metal işleme
Üst